CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA NEREDE OLMALIYDIK, NEREDEYİZ

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA NEREDE OLMALIYDIK, NEREDEYİZ

SAYIN BAŞKAN, DEĞERLİ KONUKLAR, MÜDAFAA-İ HUKUK VAKFIMIZIN DEĞERLİ MÜTEVELLİ HEYET ÜYELERİ.

Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet içinde bulunduğumuz yıl “CUMHURİYETİMİZİN 100. YILDÖNÜMÜ.

Bu millet, emperyalizme karşı yürütülen, her anı şan, şeref ve kahramanlıklarla dolu kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırarak, ulusal sınırlar içinde millet egemenliğine dayalı özgür, tam bağımsız, onurlu, çağdaş bir devlet kurmuştur.

Atatürk, Cumhuriyetimizin kuruluşundan 10. Yıl Sonra gelişmeleri ve hedefleri şöyle izah ediyor.

Yurttaşlarım! Az zamanda, çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, kararlılıkla yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla yeterli göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.”

Burada, 10 yıl içinde gerçekleştirilen işlere bakarak, Atatürk tarafından yeni hedeflere ve başarılara yönlendirildiğimizi görmekteyiz. Bunların büyük çoğunluğu bizim bugün DEVRİMLER olarak tanımladığımız işlerdir ve bunlar özetle;

– Siyasi alandaki devrimler,

– Toplumsal ve Sosyal alanda yapılan devrimler,

– Eğitim ve kültür alanındaki devrimler,

– Ekonomi alanındaki devrimler,

– Hukuk devrimleri,

Olarak sayabileceğimiz ulusal başarılarımızdır.

Bu devrimlerin amacı; Türk Milletinin geri kalmasına neden olan bütün kurumları kaldırarak yerine milletin ve ülkenin karakterine, şartlarına ve çağın gereklerine uygun,  ilerlemeyi sağlayacak yeni kurumlar yaratmak ve Türkiye’yi çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkartmaktır.

Ancak Atatürk’ün bununla yetinmediğini, gerek ülkemizde ve gerekse içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan halkların ve dünyanın başka bölgelerinde ezilen, sömürülen mazlum ulusların da özgürce ve insanca yaşayabilecekleri bir ortama kavuşabilmelerinin kaygusu ve özlemi içinde olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda Atatürk “Yurtta Barış Dünyada Barış” diyerek insanlığa evrensel bir katkı da sağlamıştır. Bu durum Atatürk’ün sadece bir ulusal kahraman değil bir dünya lideri olmasının en önemli kanıtlarından biridir. Nitekim UNESCO’nun 156 ülkenin oybirliğiyle 1981 yılını dünyada “Atatürk Yılı” ilan ederken aldığı kararın gerekçesinde ATATÜRK İÇİN:

ULUSLARARASI ANLAYIŞ VE BARIŞ YOLUNDA ÇABA HARCAMIŞ ÜSTÜN BİR KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ BİR DEVRİMCİ, SÖMÜRGECİLİK VE EMPERYALİZME KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, İNSANLAR ARASINDA RENK, DİN, IRK AYRIMI GÖZETMEYEN, EŞSİZ DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU.” biçimindeki tanımlaması bu görüşümüzü desteklemektedir.

Şimdi gelelim günümüz Türkiye’sinde başta cumhuriyetimiz olmak üzere devrimlerin ve kurumlarımızın getirildiği noktaya.

Bugün itibariyle ülkemizde;

  • Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirdiğimizi söyleyebilir miyiz?
  • Eğitimin dinselleştirilmesinin, çağdışına çıkarılmasının önüne geçebiliyor muyuz?
  • Yargı bağımsızlığının yok edilmesini önleyebildik mi?
  • Üniversitelerin özerkliğini ve bilimsel niteliğini iade edebiliyor muyuz?
  • Medya kontrol altına alınmışken,

Basını özgür ve sansürlenemez kılabiliyor muyuz?

  • Anayasa ve demokrasi rafa kaldırılmış, egemenlik milletten alınarak tek kişiye devredilmiş ve meşruiyetini kaybetmiş, despotik yöntemler kullanan yönetimlere karşı direnme hakkımızı kullanabiliyor muyuz?
  • Emeğin sömürüsü için her türlü altyapı hazırlanmış, Sendikalar pasifize edilmiş, sosyal barış bozulmuştur. Bu konulara çare üretebildik mi?
  • Yurtta ve dünyada barışı sloganlaştıran dünya liderini bağrından çıkarmış bir milletin fertleri olarak; iç barışı gerçek anlamda koruyabildik mi? Bölgemizdeki devletlerle iyi komşuluk, saygı ve güvene dayalı dostça ilişkiler kurabildik mi? Bölgemizde ve dünyanın diğer bölgelerinde ortaya çıkan anlaşmazlık ve savaş durumlarında, barışın ve sükûnetin sağlanması için desteğine, katkısına ve aracılığına ihtiyaç duyulan ve başvurulan bir ülke olabildik mi?
  • Ordumuzun başına çuval geçirilmesine ve Yargımızın yetkilerinin gasp edilmesine, böylece ulusal onurumuzun zedelenmesine, adalete güvenin yok olmasına, mülkün (devletin) temelinden sarsılmasına, uluslararası itibarımızın sıfırlanmasına, ülkemiz topraklarının ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz Ege’deki adalarımızın fiilen işgaline, dolayısıyla egemenlik haklarımızın çiğnenmesine hep seyirci kalmadık mı?.

İçerden ve dışardan yapılan bu tür taciz, el koyma ve saldırılara dur diyebiliyor muyuz?

  • Köyleri koruyabildik mi? Köylüyü milletin efendisi yapabildik mi? Hayvancılığımızı ıslah edip hayvansal ve tarımsal üretimimizdeki gerilemenin önüne geçebildik mi?
  • Her biri birer cumhuriyet kazanımı olan kurumlarımız, işletmelerimiz, fabrika ve diğer ekonomik tesislerimiz kapatılırken veya özelleştirme adı altında birer birer yerli ve yabancı işbirlikçilerine peşkeş çekilirken, başka bir ifadeyle millet işsizliğe, yoksulluğa, açlığa, sefalete, çaresizliğe, cehalete itilirken ve “fakru zaruret içinde harap ve bitap düşerken” duruma seyirci kalmaktan başka bir şey yapabildik mi?
  • Cumhuriyetle hesaplaşmayı engelleyebiliyor muyuz?

 

  • …Ve nihayet

Mustafa Kemal’in “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur” uyarısını dikkate almadığımız için, 11 ilimizde büyük yıkıma, can ve mal kayıplarına yol açan deprem afetinin enkazının altında kolayca kalkabiliyor muyuz?

 

Hayır bunların hiç birini doğru dürüst yapamadık.

Değerli Arkadaşlarım;

Bu ülkede sanki Mustafa Kemal yaşamadı; sanki bu ülkede düşmanlara karşı kurtuluş savaşı verilmedi, sanki Türk Devrimleri olmadı.

Ancak tarih şahittir ki, Mustafa Kemal yaşadı ve Türk Devrimleri de gerçekleştirildi.

Müdafaa-Hukuk  fikrinin kökleşmesi ve yayılması, gelecek kuşaklarca da benimsenip korunması  amacıyla… MÜDAFAA-İ HUKUK VAKFI MIZI kurmuş bulunuyoruz.

Vakıf olarak, bu gerçekle ilgili “Müdafaa-i Hukuk bilincine” Kemalist birikim ve içimizdeki ülke sevgisiyle sahip çıkarak yaşatıp geliştirmek için bir araya geldik ve büyük bir azim ve kararlılıkla, Atatürk çizgisinde yürümeye and içtik.

Toplantımızın vakfımız ve ülkemiz için yararlı ve başarılı olmasını diliyorum

Katılımınız ve katkılarınız için hepinize en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılarımla

M.DOĞAN HATİPOĞLU

 

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.

Paylaş

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL

KAYIT OL

ÜYE GİRİŞİ

Zaten bir hesabım var

YENİ ŞİFRE

ÜYE GİRİŞİ